TUTMAZ TUTARSIZLIK
Gel be özlemim, dön can yurduna. Gurbet ellerde yetmedi mi seferin? Sefir yolladım huzuruna duymadın mı sefilliğimi daha. Bir maslahatım yok, benim memurluğum senin yollarında. Güzar hisler küllükte, bergüzar anılar cebimde, işgüzar velvele misali suretin heryerde.
Müptezel gibi davrandığımın farkındalığı, onca def edilmemin yüzsüzlüğü, ikilemlerimin sebep olduğu bozukluklar bile senin yolundan aciz bırakamıyor beni. Yanık kokusu var içimde, inci tanelerinin söndüremediği bir yanık. Eldevar bu kadar tutarsızlık ve nitekim müteşebbis bir hayasızlık, nasıl anlatayım ki şimdi ben sana renkleri, rengarenk hülyaları.
Galiba yalnız yürümeliyim bu yolda, yalnız sevmeliyim, yalnız buluşmalıyım, yalnız tartışmalıyım, yalnız yaşlanmalıyım. Yalnızlıklarıma yanlızlar eklemişim ne değişir ki...
Kağıt kesiği misali derin yırtmaçlı anılarımın nadide parçaları antikalaşacak, hayal ettiklerim varsayımlar olarak kalacak, yaşanmışlıklar çeyiz sandıklarında kaybolacak, yüzün hep 22sinde kalacak akĺımda yaşlanmayacak taki benim o naciz olmayan vücudum toprakla tekrar buluşuncaya kadar .
İsraf etmek değil mi bu yaşamı? Lakin seni çıkar içimden geriye neyi kalır bu adamın? Muhasebesi yok zamanın. Gelir nefesini nefesinden çıkarır bulur sıfırı, alır sahte yaşamı.
Sahte olan bu sınavın en gerçeği sensin içimde, buda benim imtihanım sevgisizlik...
Yorumlar
Yorum Gönder