KIRK AKILLI BİR DELİ
Sevmek ne uzun bir kelime. Bir yüzü ezbere bilip her karışını ama her gün gördüğünde heyecanlanmak gibi. Nasıl söyler nasıl yapar bildiğin, tahmin edebildiğin halde her hareketini sabırsızlıkla izlemek gibi.
Sevmek zor bir kelime. Fırtınanın ortasında kanatları sırılsıklam olmuş bir serçenin yuva yapmaya kanat çırpması gibi. Gökten bereket yağarken evini terk etmek zorunda kalan solucanlar gibi.
Sevmek en bahtsız kelime. Sonunu bile bile her şeyi kendinle kıyaslayıp, kendine olan inancı başka birine de sergilemek gibi. Bir elin cebinde diğer elin onun elinde ayaza dimdik durmaya çalışmak gibi.
Sevmek ilaç gibi bir kelime. Bilmediğin, duymadığın en uzun fermanlarda derman bulmuşcasına sevinmek gibi. Bir kaç sayfada sizin adınıza yazılacakmış gibi Ferhat ile Şirin rolü gibi.
Sevmek tutarsız bir kelime. Bir yanı ışıklar altında bir yanı karanlıklar içinde dünya gibi. Derin bir vadiden akan nehrin üzerinde yüzen çakıllar gibi.
Sevmek boş bir kelime. Doğar doğmaz gözlerini diktiğin o beden sahibinden ötede başka aşklar bulabileceğin inancı gibi. Küçükken oynadığın oyuncaklara taktığın isimler gibi.
Sevmek loş bir kelime. Ölümü , doğar doğmaz öğrenen bedenlerin yarına ertelenen hayalleri gibi. İçinin sıcaklığını donmuş kirpiklerinin arasından görebilmek gibi.
Sevmek su gibi bir kelime. Mutluluk göz yaşları ile acı gözyaşlarının tadının aynı olduğunu fark etmek gibi. Aza kanaat edebilip, çoğu bulunca doymayı unutmak gibi.

Yorumlar
Yorum Gönder