MUR ve YAĞMUR
Ay aydınlığının tenime yetmediği zifir ve zehir bir karanlıkta çalışmaya çalışan nöronlarım anılarının son valsini seyrediyor. Üzerime yapışan bizden arda kalan umutlar hala sensiz seyrediyor. Tutsak bir beden görüyorum, ıslak bir çehrede kaybolan damlalar var yanaklarımda hissediyorum. İşte hep bu yüzden her yağmur damlasının bir ismi olsun isterdim. İsmi olsun ki yağmuru heves edip altında gözlerden dökülen inci taneleri fark edilsin hiç değilse sahipsiz olduğu fark edilirdi. Şehrin tüm kirli kanallarına karışırken parladıklarını, yağmur damlalarının onlara kıyamayıp üstünde taşıdığını hayal ettim. Özkütle meselesinden çok yağmur damlaları anlardı yalnızlıkları, tane tane rahmet yağarken toprakta buluşma hevesi ile. Şimdi anladınız mı asfalta çarpan her yağmur damlasının gerçek feryadını... Kesit kesit yaşantılar var gözlerimde . Önlerinde tükenmek bilmeyecek bir yol uzadıkça uzuyor. Sanki bilmez miyim ölüm var ama sanırım sona ömrüm yet...