5.32 KÜSUR KUSUR
Zalimliğin bile güzel. Biliyorum hep isyan ettim her can yakmana içimden içimden mutlu olsamda. Neyin sarhoşluğu neyin tutarsızlığı bilmiyorum ama kıymete biniyordum her siteminde her kızgınlığında. Sinirlendiğim, kızdığım lahzalar, küstüğüm o manzaralar hiç yer etmiyor kalmıyor aklımda. Sanki her tartışma bir açılım niyetinde hükümetimde . Galiba bu gönül tahtımın hükümet kadını sensin. Anlam vermek güc içimde ki sana verilen kapitalisyonlara. Seçimlerde durmuş senden sonra. Yalnızsın artık, ilelebet iktidarsın hücrelerimde. Taarruz komutanlarım antikorlar bile el vermiş sana. Vasiyetin kalacak bu aşk bu bedende.
Teslim olmak, koyvermek kendini, dağılmak değil bu benim için. Düşünsene her yanım ayrı oynamıyor sözümde özümde gözümde tek. Şimdi sence hangisi güç? Bunları başarabilmek mi yoksa bunları yeniklik olarak görebilmek mi? Başarmak değişiyor değilmi, insan neler isteyip neler düşünüp neler hayal edebiliyorken takdir görmek kanıtsana bir durumluktan çıktı. Diyelim başarısızım gözünde bunu senelerce denemek yetmez mi sabır niteliğinde.
Ne saysam yetmicek anla. İşte aşk böyle bir şey. Çok ince bir ilmeği var ki bir sınırda o sınırı bir kez zorladın mı egonun hükmü altında duyguların dans etmeye başlar. Karşında ki onun için herşeyi yapmaya çalışır lakin ağızı ile kuş tutsa yaranamaz. Sebebi çok, eski yaşantıları, tecrübe edindikleri, sürekli kıyas sistemi, yetinmenin zaruri bir ihtiyaç değil gerçekten hangi koşulda işlevsel olduğunun bilinmeyişi, gelişmemiş düşünceler, oturmamış soru işaretleri ve benzeri. Bu bir yarışma değil. İçindeki bu duygularla insanı yarıştırman mantıklı mı? Benim için bunu yapar mı, bana bunu yapar mı, bakalım bir deneyeyim onu nasıl davranacak gibi kıstaslarınla yarışmaktansa güven ve inanç prosedürünü sorgulaması gerekir insanın. Ne koysam dolmaz ve hiç eksiltemeyeceğim bir duygu bütünlüğüne yatırım yapmak ahmaklık olsada, o dil iki diş arasına alınır baş koltuk arasında gezilip can kıymetlisinin yolunda yürünülür. Cismi yok kanıt arayamazsın, ismi çok her insanın farklı farklı namelerde bulunmasıyla türer farklı isimler, anlayan neden mi az? Çünkü ifadesiz soyut bir nesne elimizdeki; kendi gördüğümüz lale çayırları çoğu kez çoban dikenleri gölü görülür kimselere. O yüzden zordur nakış nakış işlemek bir insanın anlamları kendine. Prensibinizi yerim mesele bu değil ki . Buradaki ödün meselesi prensipten verilen kaçamaklar değil, burada ki ödün yeni bir düşünce sistemini yani yeni bir insanı anlama çabanız ne denli ileri düzeyde olmasıyla gereken içinizdeki sese yapacağınız sunumla alakalı.
Seven sevdiğine sevdiğini, özlediğini, düşlediğini, rüyalarını söylesin...
Yorumlar
Yorum Gönder